Eylül ayında izlediğim Kod Adı U.N.C.L.E. (orijinal adıyla The Man from U.N.C.L.E.) filmi ile ilgili yorumlarımı ancak yazabilme fırsatı buluyorum. Bu yazıyı yazarken hala filmin müziklerini dinlediğimi söylemeliyim.
Filmin yönetmenlik koltuğunda bir süredir sessizliğini koruyan, Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana (Lock,Stock and Two Smoking Barrels) ve Kapışma (Snatch) gibi ilginç filmlerden tanıdığımız Guy Ritchie oturuyor. Yönetmen bu filmde, yaşanılan dönemi oldukça keyifli ve bol aksiyonlu bir şekilde ele alıyor.
Kod Adı U.N.C.L.E. aslında daha önce 1964-68 yılları arasında yayınlanan bir diziymiş. Film de bu dizinin sinema uyarlaması olarak karşımıza çıkıyor. Diziyi henüz izleme fırsatı bulamadığımdan diziye çok değindemeden filmle ilgili yorumlarımı aktarmak istiyorum.
Filmin Konusu:
1960’lı yıllarda geçen ajan hikayesinde Solo ve Kuryakin adlı iki ajanın aksiyon dolu takip öyküsü anlatılıyor. CIA ajanı Napoleon Solo (Henry Cavill) ve KGB ajanı İlya Kuryakin (Armie Hammer), soğuk savaş yıllarının gergin ortamında nükleer silahlar geliştirerek bütün dünyayı tehdit eden bir suç örgütüne karşı güçlerini birleştirirler. İlk başta birbirinden çok hoşlanmayan ikilinin örgütün içine sızabilmek için tek şansı, oldukça önemli işler yaptıktan sonra ortadan kaybolan bir Alman bilim adamının kızı olan Gaby’dir (Alicia Vikander).
Üstlerinin emirleri sonucunda Solo ve Kuryakin zoraki bir şekilde aynı masaya otururlar ve Gaby’i de yanlarına alarak üçlü takımı oluştururlar ve planlarını hazırlarlar. Her bir takım üyesi için yeni kimlikler çoktan hazırlanmıştır. Yeni kimliklerinde çift olan Kuryakin ve Gaby’nin film boyunca romantik komedi tadında yaklaşmalarına da şahit oluyoruz. Bizim için keyifli, onlar için zorlu olan serüvenleri böylece başlamış olur.
Filmde kullanılan kamera açıları ve sahne geçişleri, temposu düşmeyen aksiyon sahnelerine uyum sağlayan muhteşem müzikleri filmin bir çırpıda izlenmesini sağlıyor. Yakışıklı yetenekli ajanlar aksiyon sahneleriyle bizlere James Bond filmlerini hatırlatıyor.
Fragman:
Oyuncu Kadrosu:
Napoleon Solo rolüyle Henry Cavill
CIA ajanı Napoleon Solo rolünde Superman filminden tanıdığımız Henry Cavill oynuyor. Havalı, yakışıklı, çapkın, kendinden emin hareketler sergileyen ve gördüğü işkence sırasında bile soğukkanlılığını koruyabilen karakterimiz çok başarılı bir oyunculuk sunuyor. Filmin son sahnelerinde de kilit bir rol üstleniyor.
Kuryakin rolüyle Henry Cavill
KGB ajanı Kuryakin rolünde ise daha çok romantik filmlerden tanıdığımız 1.96 m boyundaki kaslı bir yapıya sahip Armie Hammer’ı izliyoruz. Oyuncunun göründüğü ilk sahnede şapka ile çıkması bir anda niyeyse Cüneyt Arkın’ın İstasyon filmindeki karakterini hatırlattı diyebilirim (renkli gözler ve şapkadan olsa gerek). Karaktere İngilizce aksanı da oldukça yakışmış diyebiliriz.
Kuryakin karşımıza öfke kontrolü sorunu yaşayan bir karakter olarak çıkıyor. Plan gereği sakin kalması gereken bazı yerlerde elleri titremeye başlıyor ve zaman zaman öfkesini kontrol edemiyor.
Henry Cavill ile Armie Hammer gerçekten güzel bir ikili olmuşlar. Film boyunca keyifli atışmalarına şahit oluyorsunuz. Özellikle kullandıkları ekipmanlarda sürekli karşılaştırmalar yapılması, kıyafetlerin modaya uygun olup olmaması gibi atışmalar izleyicileri eğlendiriyor.
Gaby rolüyle Alicia Vikander
Gaby rolünde ise Alicia Vikander’i izliyoruz. Bu karakter de görünüşüyle o dönemin kadın oyuncularını hatırlatıyor. Plan işlerken bir ara ihanet ediyor gibi gözükse de Solo ve Kuryakin’in bilmediği bazı şeyler var.
Sonuç & Yorum:
Filmin konusu artık biraz klişe gelse de oyunculukları, muhteşem müzikleri, retro havasındaki görüntüsü, kamera açıları ve sahne geçişleri, dönemi yansıtan kıyafetler ve araçlar bize çok güzel ve keyifli bir ajan filmi sunuyor. Henüz izlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm.
Oyuncular bu kadar yakışıklı ve güzel olunca içten içe kıskanmamak elde değil tabii 🙂 Kimi zaman bu durum filmin önüne geçebiliyor.
Filmin devam filmi de İstanbul’da geçecek. Bu da bizi ayrıca heyecanladırıyor 🙂