Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi hayatının büyük bir bölümünü önemli bir sorunun yanıtını bulmaya adamış: “Eski çağlardaki insanlara göre daha iyi şartlarda yaşıyoruz ancak neden onlardan daha mutlu değiliz? İnsanı gerçekten mutlu eden nedir?”
AKIŞ: Mutluluk Bilimi adlı kitabında Mihaly bu soruları yanıtlamaya çalışıyor. Kitapta değindiği bölümleri şöyle küçük başlıklar halinde paylaşmaya ve yer yer kendi notlarımı da belirtmeye çalışacağım.
Mutluluk
Kitabın yanıtını aradığı en büyük soru mutluluk ile ilgili. Şöyle diyor yazar:
“Bu kitabın amacı modern psikolojinin bazı araçlarını bu çok eski soruya yanıt bulmak için kullanmaktır: İnsanlar ne zaman en mutlu olurlar?” (Akış: Mutluluk Bilimi, Syf:18)
Yazar kitapta mutluluğu elde etmenin zorluklarından birini kronik memnuniyetsizlik ile açıklıyor. İhtiyaçlarımızın bazıları geçici olarak karşılandığında o an mutlu oluyoruz ama kısa bir süre sonra hep daha fazlasını istediğimizden mutlu olmamız gittikçe zorlaşabiliyor.
Deneyim Örnekleme Yöntemi
“İnsanlar ne zaman en mutlu olurlar?” Yazar bu sorunun yanıtını aramak için Deneyim Örnekleme Yöntemi gibi bazı çalışmalarda bulunmuş. Bu yöntemde insanların bir hafta boyunca elektronik çağrı cihazı taşımaları istenmiş. Bu cihaz sinyal verdiğinde deneye katılan kişilerin o an ne düşündüklerini ve hissettiklerini yazmaları istenmiş. Peki bu çalışmanın sonucunda ne tür sonuçlar çıkmış? Gelin bunu bir başka kitaptan alıntı yaparak yanıtlayım. Cal Newport, Pürdikkatkitabında bu çalışmanın çıktılarını şöyle aktarıyor: “En değerli anlar, genellikle kişinin zor ve mühim bir işi başarmak için harcadığı istemli çaba esnasında bedeninin veya zihninin sınırını zorlamasından doğar. (Pürdikkat, Syf:74)”
Bu yanıt içerisinde geçen “istemli çaba” sözünü çok önemsiyorum. Eğer yanlış yorumlamıyorsam, aslında konuyu “sevdiğimiz bir işi yapma”, “sevdiğimiz bir görevi yerine getirme”, “sevdiğimiz bir konuyu araştırma” gibi değerlendiriyorum. Çünkü ben de en çok bu anlarda mutlu olduğumu hissediyorum.
Akış (Flow) ve Akış Teorisi
Akış kitabının yazarı Prof. Dr. Mihaly Csikszentmihalyi, yaptığı bu çalışmaların ardından bizi Akış (Flow) ve Akış Teorisi kavramlarıyla tanıştırıyor.
- Akış ile anlatılmak istenen anları; bir şeyi yaparken odaklanabildiğimiz, aynı zamanda yapmaktan mutlu olduğumuz ve genelde zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız anlar olarak tanımlayabiliriz çok kabaca.
- Akış Teorisi’ni de akışta kalmak olarak düşünebiliriz. Akışta kalabilmenin bazı şartları vardır. Akış anlarını çok kolay yakalayabildiğimiz oyunlardan örnek verecek olursak Candy Crush buna güzel bir örnek olabilir. Lineer bir şekilde zorluk derecesi gittikçe artan bir yapı yoktur bu oyunda. Önce sizi oyuna ısındırır, sonra çok kolay diye sıkılmamanız için yeni levellarda zorluk derecesi ve hamle sayısı gibi birtakım kısıtlamalar getirerek sizi sürekli oyunda (yani kitabın konusu gereği “akışta”) tutmaya çalışır. Akış Teorisi’nde aşağıdaki görselden de görüleceği üzere Zorluklar ve Beceriler olmak üzere iki boyut vardır.
Grafiğe göre kaçınmamız gereken bölümler Sıkılma ve Endişe olarak gözüküyor. Sürekli içinde kalmamız gereken nokta ise Akış Kanalı oluyor. Yine Candy Crush’tan örnek verecek olursak oyun sürekli çok kolay ya da çok zor seviyede kalmadan dengeli bir şekilde oyuncuları Akış Kanalı’nda tutmaya çalışmaktadır.
Hasan Başusta da Anlamlı Hayat Arayışı(m) yazısında Akış Teorisi’nde başımıza gelebilecekleri şu şekilde çok güzel özetlemiş:
- Eğer zorluklar > becerilerimiz → sonuç hayal kırıklığı ve tükenme (burn-out)
- Eğer zorluklar < becerilerimiz → sonuç sıkıntıdan patlama (bore-out)
Yine de siz Mihaly’nin kendi ağzından dinleyin derim bu kavramları. Akış Üzerine TED konuşmasını aşağıda paylaşıyorum.
Haz
Akışta kalmak, o an uğraştığımız bir şeyden haz alabilmemiz için oldukça önemli. Mutluluğun hazla büyük bir ilişkisi var ve kitapta haz kavramına da çok sık değiniliyor.
Herkes farklı aktivitelerde hazzı yakalayabilir. Yürüyüş yaparken, oyun oynarken, resim çizerken, (Matrix’teki yemek sahnesinde olduğu gibi) tadı hoşumuza giden bir yemek yerken, çocuğumuzla vakit geçirirken ve hatta belki de çalışırken hazzı tadıyor olabiliriz.
Oyun ve Oyunlaştırma
Aslında bu alt başlığı açmamın kendimce özel bir sebebi var.
Oyunlaştırma (Gamification) konusu ile ilgili yüksek lisans tez çalışmam için literatür araştırması yapmam gerektiği dönemde birçok yeni kavramla tanışmıştım. İçerisinde sadece “game”, “game design” ve “gamification” konularının geçtiği kitapları okumayı bekliyordum kendimce. Oysa işin büyük parçasını “Psikoloji” biliminin oluşturduğunu yeni fark edecektim ve konunun beklediğimden daha derin olduğunu anlayacaktım. İşte böyle bir dönemde okumuştum Akışkitabını.
Kitapta Mihaly oyunlar için şöyle diyor: “Oyunlar kültürel senaryodaki boşlukları doldurur. Kültürel talimatların çok az kılavuzluk ettiği ve insanın dikkatinin kaosun bilinmeyen gerçeklerinde gezinmekle tehdit ettiği boş zaman sırasında eylem ve konsantrasyonu artırırlar. (Akış: Mutluluk Bilimi, Syf:126)”
Siz de oyunlaştırma konularına ilgi duyuyorsanız Mihaly ve Akış (Flow) Teorisi karşınıza mutlaka çıkacaktır.
Sonuç
Mutluluk, haz, hayatın nasıl daha eğlenceli bir hale getirilebileceği ve hayat kalitesinin nasıl artırılabileceği gibi konular ilginizi çekiyorsa Mihaly Csikszentmihalyi’nin Akış: Mutluluk Bilimi kitabı mutlaka okumanız gereken kitaplar arasında. Birçok farklı konu başlığı altında güzel örnekler sizi bekliyor.
Bu arada yazarın soyadını doğru yazabilmek bile başlı başına zorluk oldu benim için. Umarım doğru yazmışımdır diyerek sonlandırmak istiyorum yazımı.
İyi okumalar 🙂
Medium’da yazılarımı takip etmek isterseniz: medium.com/@sel.volkan
Görsel kaynaklar:
One Comment