0

Para Birimi Olarak Zamanı Kullanmak

in-time-zamana-karsi-filmi-para

Vakit nakit midir? Zaman daha mı fazlasıdır? Zamana Karşı filmi ile bir bakış.

Zaman, zamanın göreceliği, zaman yolculuğu ve zaman makinesi gibi konulara büyük bir ilgi duyuyorum. Bu konuları işleyen çok sayıda kitap ve film de tüketmişliğim var. Yine de ne yalan söyleyim, böyle bir konuda Justin Timberlake’den ve oynadığı bir filmden bahsedeceğimi pek düşünmezdim. Yazının ilerleyen bölümünde zaman ve para ilişkisine, daha doğrusu para yerine zamanın kullanıldığı bir yaşama değineceğim.

Zamanda yolculuktan bahsedince bunu yapabilmek için genelde bir araç kullanıldığını görürüz.

  • Dr. Who örneğin, telefon kulübelerini kullanmaktadır.
  • H. G. Wells’in 1895 yılındaki The Time Machine (Zaman Makinesi) romanında arabayı andıran bir alet kullanılmaktadır.
  • 1985 yılındaki Back to the Future (Geleceğe Dönüş) filminde zamanda ileri geri yönde hareket etmek içinse doğrudan araba kullanılmaktadır.

Henüz burada verdiğim örneklerdeki gibi bir zaman makinesi icat edilemedi. Edilse de çok ileri yıllara gittiğimizde H. G. Wells’in romanındaki gibi bir distopya ile mi karşılaşacağız onu da bilmiyoruz. İleride para yerine başka bir şey mi kullanılacak hatta eskisi gibi takas yöntemine mi denilecek onu bile bilmiyoruz. Bu nedenle zamanda ileri ya da geri gitme konusunu bir kenara bırakıp bir an olsun şimdiki anda kalmaya çalışalım ve alternatif bir evrenin kapısını aralayalım.

Zamanın Keşfi

kol-saati-olcu-birimi

Konumuz zaman olacaksa bu yayından bahsetmemek olmaz. Serdar Kuzuloğlu Zihnimin Kıvrımları — 11: Zamanın Keşfi bölümünde zaman ve vakit ile ilgili birçok konuya değinmişti. Bu bölüm de anlattıkları yine oldukça keyifliydi ve öğreticiydi. Ülkelerin ortak bir saat kabulüne geçmesi bile yıllar almış. Yani “Saat kaç?” sorusuna yanıt vermek hiç de kolay olmamış ve basit gözüken bu soru insanlığı epey meşgul eden bir konu olmayı başarmış. Ben bu videodaki sözleri tekrar etmek yerine hiç değinmediği farklı bir konuyu ele almaya çalışacağım.

İş Hayatında Zaman ve Maliyet

projeler-man-day

Bu satırlara gelene kadar “zaman” konusunu biraz geniş bir çerçevede aktarmış gibi oldum. Yazının ana başlığındaki konuya her ne kadar bir sonraki başlıkta gelecek olsam da biraz da iş hayatından küçük bir zaman — para ilişkisi örneği vermek istiyorum.

Yaklaşık 9 yıldır yazılım sektöründeki projelerde İş Analisti olarak yer alıyorum. Her ne kadar Agile projeler neticesinde ölçü birimlerimiz biraz farklılıklar göstermeye başlasa da gerek şirket içinde yaptığımız gerekse başka bir şirketten (Vendor diyoruz genel olarak) aldığımız yazılım geliştirme projelerinde maliyet ve tarih planlama hesabı yaparken genelde adam/gün kavramı üzerinden ilerliyoruz. Bu hesaplamalar sonucunda da o projenin yaklaşık maliyeti belirlenmiş oluyor. Ardından bu maliyete göre projenin yapılıp yapılmayacağına ya da gerekiyorsa kapsamın mümkün seviyelerde daraltılıp yapılmasına karar veriliyor. Yani gördüğünüz üzere benim günlük hayatımda işim gereği para ve zaman geçiyor ama bu durum bu yazının başlığını tam olarak ifade etmiyor. Anlatmak istediğim biraz daha farklı bir olay.

Gelelim Asıl Meseleye… Çalışmanın Ödülü: “Zaman”

Zaman aslında bu hayattaki en önemli şeylerden biri, belki de en önemlisi. Bunu biliyoruz ama buna rağmen değerini çoğu zaman unutuyoruz. Kimi zaman bir arkadaşımızın ya da bir eşyamızın bile değerini onu kaybettiğimizde daha iyi anlıyoruz. Sanki zaman da öyle. Zamanımız avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor, belki de tamamen kaybetmeye yaklaştığımızda anlayacağız değerini.

İnsanların çocukluk, gençlik ve yaşlılık yıllarındaki “Zaman, Para ve Enerji” durumlarını karşılaştıran bir görsel çok sık paylaşılmaktadır. Hatta yakın zamanda Girişimci Kafası hesabı da aşağıdaki şekilde paylaşmıştı.

zaman-para-genclik

Peki bu görselde PARA diye bir şey olmasaydı? Daha doğrusu hayatımızda hiç PARA diye bir şey olmasaydı? Birazdan bahsedeceğim film tam da bu konuyla ilgili.

in-time-official-posters-01

Sanırım 2016 yılında, yine film izlemek için bakındığım bir günde, başrolünde Justin Timberlake’in yer aldığı 2011 yılı yapımı In Time filmi (Türkçe çevirisi ile Zamana Karşı) ile karşılaşmıştım ve konusu ilgimi çekince hemen izlemeye başlamıştım. 1 saat 49 dakika uzunluğundaki bu bilimkurgu filmi çok harika olmasa da konusu epey ilgi çekiciydi ve özünde bir kapitalist sistem eleştirisiydi.

in-time-filmi-bebek

In Time adlı bu filmde yakın bir gelecekten bahsediliyor. Bu evrende doğan bebeklerin kollarında cinsiyetlerine göre bağlanmış olan mavi ya da pembe bileklikler görmek yerine Matrix filminde akan yeşil renkli yazılara benzer şekilde sayılar görüyoruz. Bu sayılar o kişinin hayatta kalan zamanını ifade ediyor. Saatler ilerledikçe kalan zamanı da azalıyor.

Filmde insanlar en fazla 25 yaşına kadar yaşlanıyor ve sonra yaşlılık duruyor ama hayatlarına devam edebilmek için çalışıp para kazanmak yerine zaman kazanarak hayatta kalmaya devam ediyorlar. Yani yine belki günde 8 saat çalışıyorsunuz ve karşılığında bir 24 saat (ya da maaşınız mı diyelim bilmiyorum ama) ya da artık maaşınız kaç saat ediyorsa kendi ömrünüze bir o kadar saat daha eklemiş oluyorsunuz. Yani çalışma sizin için artık “Ömrünüzdeki A Saat + Emeğiniz = Kazanacağınız Yeni Zaman” gibi bir formüle dönüşüyor sanki. Belki bu formülden daha anlamlı bulacağınız şeyler yakalarsınız, onu da size bırakıyorum.

Zamanı bir başkasına aktarmanın yolu da kolları birbirine dokundurmak şeklinde oluyor. Sanki biraz bluetooth öncesinde kızıl ötesi yöntem ile telefondan telefona bilgi aktarmak gibi. Kolları dokundurmak demişken de aman ha sosyal mesafeyi unutmayalım! Gerekli uyarılarımızı yaptıktan sonra devam edelim.

in-time-maas-olarak-zaman

Düşünün, 25 yaşına çok yaklaştınız ve zamanınız yani bu hayatta kalan ömrünüz çok azaldı. Hatta öyle bir gün geldi ki bu hayatta son 24 saatiniz kaldı ve artık hayatta kalmak için sürekli çalışmak zorundasınız. Sanki günümüzde asgari ücretle çalışmak gibi ya hadi neyse!

Bu arada konuyu çok dağıtmak istemem ama söylemeden de edemeyeceğim. Yukarıda paylaştığım film içi görsel bana Kemal Sunal’ın filmindeki sahneyi hatırlatıyor. Diğer arkadaşlarından daha az para kazandığını görünce Kemal Sunal “Benimki niye eskik? Ben de Harranlıyam.”gibi sorular soruyordu 🙂 Şu an genelde her ne kadar aldığımız maaşın ne kadar olduğunu çalışma arkadaşlarımızla paylaşmasak da filmde geçen evrende herkesin koluna bakarak kimin kaç saat kazandığını anlayabilmemiz mümkün gibi gözüküyor.

Yazılım dünyası demişken bir örnek de o alandan verelim. Örneğin Junior bir yazılımcı günde 8 saat çalışıp karşılığında X saat kazanırken; Senior yazılımcı 3X saat mi kazanacak? Bakın “X TL” dediğimizde çok rahatsız olmuyoruz, bunu doğal karşılıyoruz. “X saat” demeye başladığımızda ise düşündürücü olmaya başlıyor. Kendinizi geliştirmezseniz hayatta kalma şansınız çok azalıyor gibi. Belki de isyan eden yazılımcılar “Bizim neden daha uzun yaşamaya hakkımız yok!” diye haykırırlardı. Başka bir şirket “daha çok maaş” değil de “Size daha uzun bir ömür teklif ediyoruz.” gibi cümlelerle gelebilirdi. Ya da aşağıdaki gibi bir diyalog…

  • _Peki net saat üzerinden mi ödeme yapıyorsunuz yoksa brüt mü? Brütse olaylar çok karışıyor da. Dakikalar bile önemli. Birikince yılda kaç saat yapıyor tahmin edemezsiniz. Ha bu arada benim dakikam para.” 🙂 Brüt maaş veriyorsanız azalan saatler nedeniyle her ay ne kadar kendime ömür artışı sağlayacağım belli olmuyor. Brütse hiç vaktimi almayın.
  • _Ama 3 ayda 1 çift maaş ödüyoruz. Ayrıca performans değerlendirmenize göre de kaç saat prim alacağınız belli oluyor.
  • _Peki ya performans değerlendirmesinde eksi not alırsam?
  • _O zaman maalesef prim veremiyoruz.
  • _Kaç saat daha fazla yaşayabileceğimiz umrunuzda değil yani?

Neyse, filme geri dönelim. Şu an zamanımızı öyle ya da böyle bonkör bir şekilde harcadığımız anlarımız çok oluyor. Hayatta kalabilmek için en değerli şey zaman olduğunda ise “para” ve diğer nesnelerin çok önemi kalmıyor. Zaten In Time adlı bu filmdeki evrende para diye bir şey yok. En zenginler, kollarında en çok kalan zamanları olanlar. Eğer o zenginlerden biriyseniz haliyle her an can tehlikeniz var, çünkü hırsızlıklar bile sizdeki zamanı çalıp kendine aktarmak şeklinde gerçekleşiyor. “Ya paran ya canın!” gibi bir soru bile lüks oluyor.

Tüketici Davranışları Üzerine

in-time-arabalar

Günümüz toplumunda tüketim çok önemli. Yapay zeka içerikli önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere şu anki kapitalist düzende işçiler emeklerini satarak kısıtlı miktarda para kazanıyorlar. Kazandıkları bu paralarla tüketim yapmalılar ki sistem devam edebilsin. Yeni kıyafetler alın… Böylece paranız azalsın… Yenilerini alabilmek için tekrar çalışın… Para kazanın… Tekrar harcayın… Bitmeyen bir döngü gibi.

Para birimi olarak In Time filmindeki gibi zaman kullanıyor olsaydık tüketim alışkanlığımız ve gündelik hayatımız nasıl değişirdi peki?

  • Son 24 saatiniz kalmış olsaydı ve her gün çalışmanın karşılığında sadece 24 saat kazanıp yalnızca bir sonraki gün hayatta kalabilecek kadar zamanınız olduğunu bildiğinizde yeni kıyafetler ya da ihtiyacınız olmayan eşyalar alır mıydınız şimdiki gibi?
  • Ya da lüks bir restoranda yemek yemeye, çocuklarınızı lunapark gibi eğlence merkezlerine götürmeye devam eder miydiniz?
  • Ya çocuğunuz okuldan dönerken, zamanı tükenmek üzere olan biri çocuğunuzu yakalayıp ondaki zamanı kendisine aktarmaya çalışsa, yani çocuğunuzun parasını değil de resmen hayatını çalsa?
  • Benliğinizin değeri nedir? Kalan zamanınızı yani hayatınızı satsanız yeni bir araba alabiliyor musunuz?
  • Çok zengin ya da çok fakirseniz kolunuzu gizler miydiniz yoksa övünerek göstermeye mi çalışırdınız? Storyler mi atardınız? Acun Ilıcalı tişört giymeye devam eder miydi yoksa kolunu gizlemeye mi çalışırdı? Kolumuzdaki kalan zamanı göstermek şu an çıkarıp paramızı göstermek gibi “görgüsüzlük” olarak mı nitelendirilirdi?

Bu düşünceler içerisinde nasıl yaşayabilirdik?

in-time-disk-picture

Peki bu film bize ne anlatıyor? Bu sisteme boyun mu eğeceğiz? Bu sorular için beklentinizi yüksek tutmadan filmi izleyebilirsiniz. Filmin konusu dediğim gibi ilgi çekici ancak mutlaka çok daha başarılı bir şekilde işlenmesi gereken yeni bir film gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Zira yaşam, zaman ve para ilişkisini bu şekilde inceleyen benzer filmler var mı bilmiyorum açıkçası.

Tekrar Zamanda Yolculuk Üzerine

Yazının başında aktardığım zamanda yolculuk ya da zamanın göreceliği gibi konuları biraz gereksiz bulmuş olabilirsiniz. Onu da bir noktaya bağlayım da içim rahatlasın 🙂

  • Önce zamanda ileri gitmekten bahsedelim. Şu an sadece 24 saatinizin kaldığı örneğe geri dönelim. Elinizde bir zaman makinesi var ve 10 yıl sonrasına gitmek istiyorsunuz. Bu mümkün olur muydu? Çılgın bir bilimadamı olsanız da kendi üzerinizde bunu denemek ister miydiniz? 24. saatin sonunda ya zaman makinesinin başında ölüp giderseniz? Şimdi düşündüm de buradan güzel bir senaryo çıkabilir aslında. Bu bilimadamının başka insanları kaçırıp önce o insanlar üzerinden deney yapması. Başarıya ulaşana kadar onca kişinin ölümüne sebep olması ama en sonunda bu problemi çözmeyi başarması. Böylece son 24 saati kalmış olsa bile zamanda hareket ederek aslında ölümsüzlüğü bulmuş olması. Nasıl fikir sizce? Bunun üzerine devam edeyim mi? Yorumlarınızı almak isterim.
  • Bir de zamanda geri gidelim. Bu olay, zamanda ileri gitmeye kıyasla biraz daha klişe olacak, en azından aklıma gelen ilk olaylar bu şekilde. Bildiğiniz gibi genelde zamanda geriye gidince olaylar readonly işliyor (yani olayları izliyoruz ancak örnek olarak kaybettiğimiz bir kişinin ölümünü engellemeye çalışsak da o kişi farklı bir şekilde de olsa her seferinde ölüyor). Böyle olunca da şöyle bir imkanınız kalmıyor; geçmişe giderim, kendimi bulurum ve bir şekilde geçmişteki halimdeki kalan zamanımı kendime aktarıp tekrar günümüze geri dönerim. Bu bir paradoks olabilir tabii. Zamanda ileri gitmek konusunda bahsettiğim bilimadamının senaryosunu devam ettirirsek daha ilginç olaylar yazabilmemiz olası.

Yeşilçam’dan Bir Replikle Devam

Son olarak aklıma bir olay daha geldi. Yeşilçam filmlerinde hepimizin bildiği bir sahne vardır. Zengin adam, kızını seven fakir ama gururlu gence “Kızımı bırakmak için ne kadar istiyorsun?” diye sorar. Para yerine zaman kullanılsaydı belki bu soru değişmeyecekti ama adam teklifi kabul etseydi alacağı şey para değil zaman olacaktı. Düşünsenize, parayı alıp adamın suratına fırlatmak yerine belki de “Hadi babalık! Kolunu uzat da transfer et bana şu kadar zamanı!” diyecekti belki de. Bu yöntemle belki de yıllarca hayatta kalmayı başaracaktı.

Yazıyı Sonlandırırken

Biraz genelden özele gibi bir yazı oldu ama aktarmak istediklerim sadece In Time filmi ile açıklanamayacağından “zaman” kavramından az çok bahsetmek istedim. Düşünebileceğimiz çok daha değişik senaryolar üretebilmemiz mümkün.

Bu arada filmle ilgili aklınıza bazı sorular gelirse yanıtları bende olmayabilir. Örnek olarak filmde neden yine bir gün 24 saat üzerinden işliyor bilmiyorum. Farklı saat uygulamaları getirerek işin o tarafında seyirciyi boğmak ya da kafa karıştırmak istememişlerdir muhtemelen. Yine filmde bu saat olayına ne zaman geçildiğini bilmiyoruz. Zaten bu evren hep bu şekilde miydi yoksa bir teknoloji sayesinde insanlar cyborg gibi farklı bir ömür kavramına mı geçtiler bunların yanıtı verilmiyordu diye hatırlıyorum. Kaçırdığım noktalar varsa lütfen yorumlarda yazın 🙂

Medium’da yazılarımı takip etmek isterseniz: medium.com/@sel.volkan

Volkan Sel

Merhaba, Bilişim sektöründe Analist olarak çalışıyorum, aynı zamanda blog yazarıyım. Mobil Uygulamalar, Oyun Tarihi ve Oyun Türleri, Mobil Cihazlar, Dijital Pazarlama, Usability gibi konular ile ilgilenmekteyim.

Bir Cevap Yazın