Hayatta bazı insanlar vardır, hayallerinin peşinden koşan ve belki sizin imkansız olduğunu düşüneceğiniz şeyleri yapabilen. Kimine göre çılgınlıktır bu, kimine göreyse cesaret.
Biyografi türündeki Tehlikeli Yürüyüş (orijinal adıyla The Walk) filminde hayallerinin peşinde koşan, “Hayat çok kısa tek çare heyecan.” diyen Fransız gösteri ustası Philippe Petit‘in gerçek yaşam hikayesini izliyoruz.
Filmin Konusu:
1974 yılında, Phillippe Petit adlı Fransız ip cambazı kariyerinin belki de en tehlikeli denemesine girişir; New York’taki ünlü Dünya Ticaret Merkezi Kulelerinin arasına gereceği ipin üzerinde yürümek.
Philippe Petit küçük yaştan itibaren sirklerdeki gösterileri gizlice ve merakla izlemektedir. Zamanla kendisi de ip cambazlığı alıştırmalarına başlar ve ilerleyen zamanlarda yasal olmayan bazı gösterileri gerçekleştirerek haberlere konu olur ve insanların ilgisini çeker.
En yüksek mesafelerde yürüme hayalini kuran Phillippe, bir gün dişçide sıra beklerken bir gazetede inşaatına yeni başlanan, o dönemde dünyanın en büyük kuleleri olacak Dünya Ticaret Merkezi Kulelerini (11 Eylül 2001’de terör saldırısında yok olan ikiz kuleler) görür ve o anda bu iki kulenin arasına ip gerip yürümek en büyük hayali olur. Bu hedef onun için bir tutkuya dönüşecektir. Akıl hocası Papa Rudy‘nin yardımı ve desteğiyle tüm engellere ve risklere meydan okuyarak kulelerin arasına ip gerip korumasız bir şekilde bu tehlikeli yürüyüşü gerçekleştirmeyi planlar. Philippe Petit, tanıştığı yeni kişilerin de desteğiyle, 7 Ağustos sabahına doğru kulelerin arasına çelik kablo düzeneğini yerleştirir. O günlerde henüz tamamlanmamış olan ve kısmen kullanılan kulelerin arasında dans eden bu cambaz, tüm dünyanın ilgisini çekmeyi başaracaktır.
Özellikle yükseklik korkusu olanlar için bu yürüyüş bir anlamda “ölüm” demekken Philippe için tam tersine “hayat” demektir.