Marvel sinematik evreni birçok dizi ve film ile devam ederken geçen yıl da Netflix’te yayınlanan Daredevil dizisi ile tanışmıştık. İlk sezonda baş karakterimiz Matt Murdock’un nasıl Daredevil’e dönüştüğünü ve Wilson Fisk ile olan mücadelesini izlemiştik. Dizinin yeni sezonunda ise Punisher ve Elektra da diziye dahil oldular.
Biraz klişe gibi olsa da süper kahraman filmlerinde genelde ilk bölümde (diziyse ilk sezonda) kahramanın kendi güçlerini farkedip ardından kostümünü giymesine kadar olan süreci seviyorum. Daredevil ilk sezonunda da bu kısmı ve bunun yanı sıra aksiyon sahnelerindeki kalitesini çok beğenmiştim. Özellikle Old Boy kalitesindeki koridor dövüş sahnesi unutamadığım sahneler arasında. Gerçek hayatında avukat olan Matt Murdock’un Daredevil olarak da adaleti hala üstün gördüğünü, suçlu insanları öldürmeyerek onları polise teslim etmesiyle görmüştük. Peki 2. sezonda hala aynı Daredevil davranışı mı vardı? Gelin ikinci sezona göz atıp bunu yanıtını arayalım.
Bu sezon Punisher‘ın diziye katılma süreci oldukça ses getirdi. Başarılı bir asker olan Frank Castle neden ve nasıl Punisher gibi bir caniye dönüştü, bunu ailesinin başına gelen trajik olaylar üzerinden anlatmak gerekiyordu. Punisher’ın Daredevil ile olan ilk dövüş sahnelerinde ikisinin de denk güçlerde olduğunu başarılı bir şekilde verdiler ki ikisinin de bir hero olduğunu düşünürsek bunu bu şekilde aktarmaları önemliydi. Bu sahnelerde iki karakter arasındaki fark hemen göze çarpıyordu. Daredevil suçluları öldürmek yerine patakladıktan sonra polise teslim ederken; Punisher ise öldürmeyi tercih ediyordu ve dizide bu suçluluk sınırı neydi tam olarak anlayamadık. Daredevil yaptığı konuşmalarla insanları öldürmek zorunda olmadığını anlatmaya çalıştı ama sezonun son bölümlerinde bu yöntemin her zaman işe yaramayacağını anladı. Buna bir es verip yazının devamında nedenini açıklayalım 🙂
Karen Page bu sezon beni biraz rahatsız eden bir karakter oldu. Punisher gibi potansiyel bir ölüm makinesi tehlikesi altındayken sürekli her olaya düşüncesizce atlaması, Punisher’ın evinden kanıtlar bulması ve araştırmacılığıyla bir anda gazetecilikte önemli mevkiiye getirilmesi çok keyifli değildi. Bulduğu deliller sonucunda aslında Punisher’ın iyi biri olduğunu her fırsatta dile getirmeye çalışması, mahkemede onu savunmak istemesi bize aslında kendisinin eski hatalarını düşünerek aslında kendisinin de iyi biri olduğunu düşünerek içini rahatlatmaya çalışıyor gibi geldi. Bunu düşünmemizin sebebi nedir diediğimizde cevabı ilk sezon kötü de olsa bir kişiyi öldürmesi ve henüz açıklanmayan ama kendisinin bir hatası olduğunu hissettiğimiz kardeşinin ölümü oldu.
Foggy ise bu sezon çok ön plana çıkan ve en beğendiğim karakter oldu. Her ne kadar aksiyondan uzak bir karakter olsa da başarılı bir avukat olduğunu, neyi isteyip istemediğini, Punisher’a karşı olan daha gerçekçi tutumunu beğendim. Üzen nokta ise Matt’in ilk sezonun aksine bu sezon Foggy’yi hep yarı yolda bırakması oldu. Foggy istememesine rağmen Matt’in ve Karen’in yüzünden bir anda Punisher’ı mahkemede savunmak zorunda kalan biri oldu.
Stick ilk sezonda boy gösterdiğinde Matt’in nasıl bu kadar iyi dövüştüğünü, eğitimi kimden aldığını öğrenmiştik. Bu sezon gördük ki Stick aynı zamanda Elektra’yı da eğiten kişiymiş. Hem Matt’i hem de Elektra’yı küçük yaşlarında terketmiş ve o günden bugüne Stick’in bu iki karakterle arası pek hoş değilmiş ama zaten asıl derdi Hand ninjalarıymış. Stick’in Matt’i ve Elektra’yı hala çocuk gibi görmesi, bu yöndeki tavırları ve konuşmaları bana çok sıkıcı geldi. Böyle davranmasının sebebi sanırım ikisini de küçük yaşlarda bırakması ve ilişkilerinin o andan kaldığı yerden devam ediyor olması olabilir.
Gelelim Elektra‘ya. Matt ile Elektra’nın üniversite yıllarında birbirlerine çok aşık olduklarını, Elektra’nın Matt’i adam öldürmeye zorlaması sonucunda ters düştüklerini ve o günden bu yana Elektra’nın ortalıkta gözükmediğini öğreniyoruz. Zayıf biri görünen Elektra, dövüş sahnelerinin hakkını veren bir karakter görünümü çiziyor. Hatta epey vahşice dövüşen ve insanları öldürmekten hiç mi hiç çekinmeyen biri. Daredevil bu durumdan oldukça rahatsız ve her seferinde “Sen iyi birisin.” demeye çalışıyor, Elektra da aralarda “Evet olabilirim. Öyleyim. Öyle olacağım.” gibi konuşmalardan içerisine giriyor ancak 2 dakika geçmeden yine adam öldürüp psikopatça gülmeye başlıyor. Bu anlamda çok dengesiz bir karakter izliyoruz. Matt de her ne kadar bu durumu sevmese de Elektra ile sönüveren aşkları onu ikilemde bırakıyor. Bir de işin kötüsü Matt, Karen’a ilgi duymaya başlamışken, iyiden iyiye Matt ve Karen ikilisi yakınlaşırken Matt’in bu saçma akıl karışması bana anlamsız geliyor. Karen her fırsaatta Punisher’ın iyi biri olduğunu söyleyince Matt ondan soğurken, acımasızca adam öldüren diğer kadına yakınlaşıp “Buralardan uzaklara gidelim, birlikte yaşayalım.” moduna girmesi çok saçma.
Bu sezonun artıları:
Başrolde Daredevil olsa da olaylar onun etrafındaki yan karakterler üzerinden ilerliyor gibiydi. Bu sezon Punisher rolü Jon Bernthal tarafından gerçekten çok güzel canlandırıldı. Aksiyon sahneleri çok iyiydi. Hapishanedeki dövüş sahnesi dizinin ilk sezonundaki koridor sahnesi gibiydi adeta. Gelin bir daha izleyelim 🙂
Punisher psikopat bir görünüm çizerken öldürülen karısını ve özellikle kızını ne kadar özlediğini belli ediyordu. Özellikle kızının kitabında geçen “One Batch, Two Batch, Penny And Dime” dizelerini tekrarlayıp durması sanki Punisher’ın bu kadar aksiyon içerisinde hep kızını düşündüğü havasını hissettiriyordu.
Daredevil dövüş sahneleri de yine oldukça başarılıydı. Yine kendisinden bir koridor sahnesi benzeri izledik. Merdivenlerden aşağı inerken ışıkları elindeki zincirle kırıp söndüre söndüre gelmesi, o sahnedeki kamera açıları, gerçek dövüş hissi çok başarılıydı.
Foggy bu sezon daha güçlü bir karakterdi. Matt olmadan da kendisinin çok başarılı bir avukat olabileceğini anlaması hoşuma gitti.
İlk sezonda Wilson Fisk’i hapishaneye atmanın özgüveniyle adalet konuşması yapan Matt, birkaç kez Vanessa’dan da bahsedince hiç beklemediği anda Wilson Fisk tarafından güzelce bir dayak yedi. O kadar hazırlıksız yakalandı ki adam nefes nefese kaldı. Bu sahne Matt için bir dönüm noktasıydı. Bu andan sonra Hukuk’un işe yaramayacağını, belki de Punisher’ın yönteminin daha etkili olduğunu düşünmeye başladığı anlardan biri oldu. Wilson Fisk bu sezon çok az çıksa da bu kısa rolde bile öyle güçlü bir oyun sergiliyor ki o koca cüssesiyle Matt’i de bizi de korkutuyor. Vincent D’Onofrio bu role çok yakışıyor.
Bu sezonun eksileri:
Elektra her ne kadar çok iyi dövüşse de ve iyi bir Fransızca aksanına sahip olsa da her Matthew deyişinde sevimsiz geldi bana. İyi olabilirim gibi konuşmalar yapıp daha 2 dakika geçmeden adam öldürmeye devam etmesi ve bunu çokça tekrarlamaları, öldürdükten sonraki gülüşü bir yerden sonra irrite etmeye başladı.
Karen, Matt’in yatağında Elektra’yı görünce sinirlenip gidiyor ve Karen’la Matt her nedense bu konuyu bir türlü konuşmayıp triplere giriyorlar. Matt zaten Karen dururken psikopat Elektra’ya yöneliyor ve Karen’a ve Foggy’ye yardıma bile gitmiyor. Matt’in hem aşk konusunda hem de adaletin üstünlüğü konusunda bir türlü karar verememesi karakteri çok zayıf gösteriyor. Adam öldürmek kötü derken bir yerden sonra tamam ben öldürmeyim de Punisher ve Elektra öldürebilir gibi bir moda giriyor. En sonunda Nobu’yu öldürüp arkasına bakmadan gidiyor -ki gerçi Nobu ölmez zaten, bari adamın nefesini dinleyip öyle gideydin Matt! Nefes demişken, ninjaların kalpleri ya da kılıçları yerine nefeslerini dinlemek neden aklına gelmez ki Stick seni uyarana kadar? Bunu nasıl akıl edemez anlamadım.
Hand olayı beni hiç sarmadı. O kuyu ne işe yaradı? Elektra’ya ölü ya da diri mi ihtiyaçları vardı? Ninjalar önce kadını öldürmeye çalıştı, sonra önünde diz çöktüler.
Dizinin son sahnesinde 30 tane ninja görüp “Aha şimdi yandı Daredevil.” derken, üstelik orada Nobu da varken Punisher’ın sadece 3 adamı öldürmesi “Diğer ninjalar nereye kayboldu ki?” sorusunu sormamıza sebep oldu.
Sonuç:
Diziyi çok eleştirmeme rağmen çok severek izlediğimi söylemeliyim. Bu kadar kaliteli aksiyon sahneleri olan bir yapım görmek zor ve Daredevil bunu başarıyor 🙂