Efsane oyun hikayeleri serisine Max Payne ile devam ediyoruz. Max Payne 1, 2, 3 ve bir de filmi. Bahsedeceğimiz çok şey var, başlıyoruz… 🙂
Max Payne 1
Serinin ilk oyunu sırasıyla American Dream, A Cold Day In Hell ve A Bit Closer To Heaven olmak üzere 3 (üç) ana bölümden oluşmaktadır. İlk oyun çok dramatik bir sahneyle başlar ve bu sahne unutulmazlar arasına girmeyi başarmıştır.
Kısa adı NYPD olan New York Police Department’da dedektif olarak çalışan, karısı ve kızı ile mutlu bir yaşam süren Max Payne, bir gün işten eve geldiğinde karısı ve çocuğunu uyuşturucu bağımlıları tarafından öldürülmüş olarak bulur. Max, eve girenleri öldürür ama bu ailesini kurtarmaya yetmez.
Evine girip ailesini katleden kişilerin kanlarında yapılan tahlilde o zamana kadar duyulmamış yeni nesil bir uyuşturucu olan Valkyr adlı bir maddenin çıktığını öğrenir. Valkyr denen bu hap bir çılgınlık gibi yayılmakta, kitleleri etkisi altına almaktadır. Max’in ailesinin ölümüyle bu madde arasında bir ilişki olduğu açıktır. Bu yüzden Max, daha önce Narkotik Şubesi (DEA)’nden arkadaşı Alex Balder’ın kendisine yaptığı transfer teklifini kabul eder ve tam üç yıl boyunca bu maddenin şehirde alım satımını yapanın ve ailesini öldürenlerin kim olduğunu araştırır. Gizli ajan olarak uyuşturucu mafyasına sızan Max Payne, Alex’in öldürülmesi ve suçun üzerine kalması sonucunda kendisini New York’un arananlar listesinde bulur. Artık suçluyu arama yolunda bazen mafyayla, bazen polisle, bazen de ABD derin devleti ile kesişecektir.
İlk oyun çizgi roman (Comic Books diyebileceğimiz) anlatım tarzıyla, Matrix’ten hatırlayacağımız Bullet Time (anı yavaşlatma) özelliğiyle ve oyuncuları kimi zaman sinir eden kabus sahnelerindeki bulmacalarıyla büyük ilgi çekmiştir.