Deadpool’u saymazsak toplamda sekizinci X-Men filmi olan X-Men Apocalypse filmi, X-Men: First Class ile başlayan yeni üçlemenin son filmi olarak geldi.
İlk X-Men heyecanı 2000’de başlamıştı. Üzerinden 16 yıl geçmiş ve 2000’li yıllarda babamın VCD’li dönemlerde bu filmi aldığını ve birlikte izlediğimizi hatırlıyorum. Çok beğendiğim filmin bu yıla kadar devam filmlerinin çekileceğini beklemiyordum açıkçası 🙂
X-Men Apocalypse filmine geçmeden önce kendinden önceki filmlerin konusundan çok kısa bahsederek önceki olayları hatırlamanın iyi olacağını düşünüyorum. Özellikle yeni üçlemenin ilk iki filmi olan X-Men: First Class ve X-Men: Days of Future Past filmini izlemeden Apocalypse filmine geçmeyin. Geçmişle çok sıkmadan başlayalım o halde. Uzun ve spoiler içeren bir yazı olacağını belirteyim, filmi henüz izlemediyseniz devam etmemenizi öneririm.
Serinin ilk filminde bazı insanların çeşitli genetik mutasyonlara uğradıklarını ve neredeyse her bir mutantın bu genetik değişiklikler sonucunda insan üstü güçler kazanmış olduklarını görmüştük. Mutantları potansiyel tehlike olarak gören normal insanlar bu mutantları toplumdan dışlamışlardır. Bu dışlamayı yapan kişilerin başında da Senatör Kelly gelmektedir. Mutantlar arasında da görüş ayrılığı vardır. Bir kısım, mutantlarla insanların dost olamayacaklarını savunurken (başta Magneto); diğer taraftan Profesör Charles Xavier önderliğindeki başka bir grupsa mutantlarla insanların barış içinde yaşayabileceklerini savunmaktadır. Dünya üzerindeki en güçlü telepatik yeteneklere sahip insan olan Prof. Charles Xavier, X-MEN adı altında bir çok mutantı yetenek okulunun etrafında toplar. Profesörün yardımıyla bir çok mutant, güçlerini kontrol etmeyi ve insanlığın faydasına olacak şekilde kullanmayı öğrenmişlerdir. Kendlerinden korkan bir dünyayı korumak için savaşmaktadırlar.
Serinin ilk filmleri bu şekilde ilerlerken Hugh Jackman ile özdeşleşen Wolverine karakteri filmlerde çok ön plana çıkar ve Wolverine filmlerinde bu karakterin hikayesine daha detaylı değinilir. Kendisinin nasıl metal bir ölümsüz mutanta dönüştürüldüğü, hafızasının silindiği gibi önemli detaylar bu filmlerde aktarılır.
X-Men: First Class filmiyle yeni başlayan seride ise önemli karakterlerin gençlik hallerini görmüştük. Bu filmlerde karakterleri yeni isimler oynadığından büyük ön yargılar beslemiştik; ancak filmi izlediğimizde bu ön yargılarımız silinmişti. Patrick Stewart‘tan başkası Prof. Charles Xavier olamaz derken James McAvoy‘un oyunculuğuyla şaşırmamız; yine Magneto’yu Yüzüklerin Efendisi filmlerinden de tanıyıp çok beğendiğimiz Ian McKellen‘dan başkası oynayamaz derken Michael Fassbender‘in oyunculuğunu görünce “Tamam olmuş bu.” dediğimiz anlar kuşkusuz bunda çok önemli rol oynamıştı.
X-Men: Apocalypse Filminin Konusu
X-Men evreninin en güçlü mutantı olan En Sabah Nur yani Acopalypse, Milattan Önce 3600 yılında Mısır Piramitlerinde başka bir mutantın yeteneklerini ele geçirmeye çalışırken, karşıt bir grubun ayaklanması sonucu yıllarca bu piramitte saklı kalır. Kendisine tapınan bir grubun ayini sırasında binlerce yıllık uykusundan uyanan Apocalypse, gördüğü yeni yaşam biçimiyle çok farklı bir dünya ile karşılaşır.
Kendisi uykudayken dünyada neler olup bittiğini güçleri sayesinde hızlıca öğrenir, bunlara sinirlenir ve dünyayı tamamen yerle bir edip yeniden kurmaya karar verir. Bunu yapmak için kendi tarafına 4 (dört) güçlü mutant katacaktır ki bu Mahşerin 4 Atlısını anımsatmaktadır. Bunlar Storm, Archangel, Psylocke ve Magneto olacaktır.
Mystique ise önceki filmde yaptıklarıyla genç mutantlar arasında bir kahraman olarak görülmeye başlanmıştır. Apocalypse nedeniyle dünyanın yok olma tehlikesine karşı Mystique, Profesör X ve diğer mutantlar güçlerini birleştirip dünyayı kurtarmak zorundadır.
X-Men: Apocalypse Film Fragmanı:
Oyuncu Kadrosu:
Aslında önceki filmlerden bahsederken kadroyu kısmen saymış olduk. Önemli isimleri tekrar hatırlayalım.
Oscar Isaac En Sabah Nur yani Apocalypse, Sophie Turner Jean Grey, Tye Sheridan Scott Summers yani Cyclops, Kodi Smit-McPhee Kurt Wagner yani Nightcrawler, Ben Hardy Angel, Alexandra Shipp Ororo Munroe yani Storm rolünde.
Önceki filmlerden bildiğimiz gibi James McAvoy Professor Charles Xavier, Michael Fassbender Erik Lehnsherr yani Magneto, Jennifer Lawrence Raven yani Mystique, Nicholas Hoult Hank McCoy yani Beast, Evan Peters Peter Maximoff yani Quicksilver, Rose Byrne ise Moria rolünde
Filmin Artıları ve Eksileri:
Yeni serideki ilk iki filmin başarılı olması ve bu sefer en güçlü mutant ile karşılaşacak olmamız Apocalypse filmindeki beklentileri oldukça artırmıştı. Bu beklentilerle girdiğim filmde zaman zaman gülümsediğim sahneler olurken filmin sonunda beklediğimi alamadığımı baştan söyleyeyim. Söylenecek çok şey var, eksiler bolca olacak maalesef.
En güçlü mutant denildiği için Apocalypse karakterinin çok çok daha iri ve korkutucu olmasını beklerdim. Sadece Profesör ile olan zihin kontrol savaşı sırasında büyük gözükmesi yeterli gelmedi bana. Ayrıca Magneto’yu seçmesi tamam ama çok daha güçlü mutantlar varken neden diğer üç mutantı seçtiğini anlayamıyorum. Kadroyu iyi kuramadı bence 🙂
Magneto‘nun orijin hikayesini önceki filmde görmüştük. Annesini kaybetmesi ve yaşadığı diğer olaylar sonucunda insanlarla mutantların birlikte yaşayamayacağı görüşünü savunmuş ve tüm motivasyonunu bundan almaya başlamıştı. Apocalypse filminde ise Magneto’yu Polonya’da ailesiyle birlikte yaşayan, bir fabrikada (ironk bir şekilde metal aletlerin içerisinde bir fabrikada 🙂 ) çalışan yeni kimliğinde görüyoruz. Bir olay sonucunda fabrikadaki bir çalışanın ölümünü engellemek için gücünü kullanınca farkedilir ve kimliği açığa çıkınca kötü bir şekilde ailesini kaybeder. Bunun üzerine yine insanlarla dost olamayacaklarını düşünür. Yani aynı kurgunun tekrar tekrar işlenmesi beni sıktı açıkçası. Apocalypse tarafına geçip sonra tekrar Profesör’ün tarafına geçmesi hala karakterin kişiliği oturmamış izlenimi verdi. Ayrıca Michael Fassbender bu filmde çok istekli oynamamış gibi geldi bana nedense.
Professor Charles Xavier rolündeki James McAvoy tıpkı Michael Fassbender gibi zaman zaman çok istekli ya da ön planda olmayan bir karakter gibiydi. Belki bunda benzer yeteneğe sahip olan genç Jean’i öne çıkarma çabası vardı diyebiliriz. Profesör’ün gençlik hallerindeki deneyimsiz aşk duygularını görmek eğlenceliydi.
Storm karakteri zaten çok beğendiğim bir karakter değil. Bu filmde yeni oyuncuyu ve Storm’un gençlik halini hiç sevemedim. Storm başlangıçta sadece kumları oynatabilen bir görüntüdeydi. Apocalypse ona yıldırım gücünü vermiş gözüküyor.
Game of Thrones’taki rolü nedeniyle bir türlü kendisine ısınamadığım Sophie Turner filmde Jean rolündeydi. Sanki dizideki gibi bir karakteri oynaması ve konuşma tarzı nedeniyle sıkıldım kendisinden iyice.
Cyclops karakterini ilk filmden seviyordum. Gençlik hikayesinde gözlüğünün Beast tarafından yapıldığını görmek beni sevindirdi. Beast karakterini yeni seride seviyorum.
Bu filmde en çok hangi karakteri beğendiniz derseniz açık ara Quicksilver olduğunu söyleyebilirim. Bu role bence Evan Peters çok yakıştı. Çıktığı her sahnede yüzümde bir gülümseme belirdi diyebilirim. Tek sıkıldığım nokta ise bir önceki filmde Sweet Dreams şarkısı eşliğinde slow motion tadındaki sahnenin çok beğenilmesi üzerine benzer sahnenin yaklaşık 3 dakika kadar yine tekrarlanması rahatsız ediciydi. Sahne gerçekten yine çok eğlenceliydi ama aynı şeyi görmek sonuçta rahatsız etti ve bir şey tutunca hemen tekrarlandığının tekrar hissettirilmesi kötü oldu. Biz yine bir önceki filmdeki aşağıdaki video ile hatırlayalım 🙂 Ayrıca eğer Angry Birds filmini izlerseniz bu sahneye çok benzer bir sahne bulacaksınız 🙂 Şu an vizyondaki görüntüye yer vermemek için Angry Birds videosu paylaşmayacağım ama Youtube’da Sweet Dreams Angry Birds gibi aramalar yaparak görüntüye ulaşabilirsiniz.
Sonuç:
Söylediğim gibi beklentiler çok fazla olunca ve film beklentimi karşılamayınca üzüldüm. Apocalypse ekibi filmde zayıf kaldı. Yine de seriyi sonlandırmak için filmi izleyin tabii.
