2

Marketing Impact Program Dijital Pazarlama Sertifikamı Aldım

up-institute-marketing-impact-program

Dijital Pazarlama Temelleri kitabının yazarı sevgili arkadaşım Emre Gökşin ile yaptığımız bir sohbet sırasında Up Institute olarak Şubat 2018’de başlayacak Marketing Impact Program adlı dijital pazarlama eğitiminden bahsetmişti bana. Konuları ve eğitmenleri görünce ben de hemen kayıt olarak bu eğitimde yerimi almıştım.

Bu yazıyı sizlerle paylaşmakta her ne kadar geç kalmış olsam da şimdi baktığımda Eylül 2018’de yeni eğitimlerin başlayacağını gördüğüm için faydalı olabileceğini düşünerek deneyimlerimi paylaşmak istedim.

Continue Reading

0

2018’den Bazı Beklentilerim

2018-yeni-yil-beklentiler

2017’nin bu son gününde bu yıla ait yazılar hazırlarken bir de 2018’den beklentilerime dair kişisel bir yazı paylaşmak istedim. 2018’de yapmak istediklerimi yazacağım. Ne kadarını gerçekleştirebileceğim şu an pek bilmiyorum ama elimden geleni yapacağımı biliyorum.

Bu yazıyı hazırladığım sıralar işimde yoğunluk yaşadığım ve bir yandan da doktora bilim sınavına hazırlandığım için önce yapmak istediğim bazı şeyleri yapamadığımı söyleyerek başlayım. Mesela yarısına kadar geldiğim kitabı bitirmek istiyorum ama şu an yoğunluktan yapamıyorum. Sinemia kartımla çıkıp bir film izlemek istiyorum ama bunun yerine doktora sınavında çıkması muhtemel eski filmlerin listesini gözden geçiriyorum (bu aslında zevk aldığım bir şey ama kronolojik sırayı takip etmek her zaman kolay olmuyor, araya yeni filmler sıkıştırmak istiyorum 🙂 ). İndirdiğim oyunları bitirmek istiyorum ama henüz başlayamıyorum.

Peki 2018’de neler bekliyorum?

Şöyle kısaca maddeler halinde yazayım. Çok özele girmiyorum, tabii ki sağlık, huzur bunlar en başta istediğim şeyler. Birazcık kariyer ve eğitim odaklı beklentilerimi paylaşayım.

Continue Reading

0

2017’de Yaşadığım Önemli Anlar

volkan-sel-turkcell-ayrilik

2017’ye veda etmeden önce bu yıl benim için önemli olan anları paylaşmak istiyorum. Bu yazı fazlasıyla kişisel olacak 🙂

1) Artık Yüksek Lisans Mezunuyum

2013 yılında paylaştığım MBA ile Yeniden Öğrencilik Başlar yazımda Bahçeşehir Üniversitesi’nde yüksek lisansa başladığımı paylaşmıştım. Bu yılın ortalarında mezun oldum ve çok da eğlenerek bir tez üzerinde çalıştım. “Eğitimde Oyunlaştırma” konulu yüksek lisans tez çalışmamda çok önemli isimlerle birebir tanışma fırsatı yakaladım ve bu kişilerin destekleriyle tez çalışmamı başarılı bir şekilde tamamladım.

Oyunder Başkanı Tansu Kendirli‘ye, ilk Türkçe Oyunlaştırma kitabının yazarı Ercan Altuğ Yılmaz‘a, Yavuz Samur hocama, Aras Bozkurt‘a, Ali Cevat Ünsal‘a ve tez hocam Adnan Veysel Ertemel‘e tekrar çok teşekkür ederim.

Continue Reading

1

Fantastik Kurgu ve Popüler Kültür Atölyesi

ithaki-akademi-fantastik-kurgu-ve-populer-kultur-atolyesi

2001 yılında gösterime giren ilk Yüzüklerin Efendisi filmini sanırım 1 – 2 yıl sonra izlemiştim. Henüz ortaokul zamanlarında olduğum o dönemde Matrix gibi bilimkurgu filmlerini büyük bir keyifle izlerken, fantastik filmlerden ise çok hoşlanmıyordum diyebilirim. Ancak zaman geçtikçe fantastik eserlere olan bakış açım büyük bir değişiklik gösterdi ve gerçekten ilgi duymaya başladığımı fark edince ne güzel ve ne büyük bir evren yaratılmış olduğunu anladım.

Nisan ayında İthaki Akademi sayfasında Fantastik Kurgu ve Popüler Kültür Atölyesi adlı bir eğitim gördüm. Eğitimin kısa tanıtımı şu şekilde aktarılıyordu:

4 hafta sürecek “Fantastik Kurgu ve Popüler Kültür Atölyesi” eğitiminde; fantastik kelimesi ne anlama gelir, alt türleri nelerdir, fantastik edebiyat nedir, kökeni nereden gelir, sinemanın fantastiğe kazandırdıkları nelerdir, bilimkurgu, çizgi roman FRP gibi fantasik kurguya dair her sorunun cevabını alacaksınız. Bitmedi; Hayal gücünüzün sınırlarını zorlayıp fikirler geliştirerek bol bol öğrenecek ve bir yandan eğleneceksiniz.

Continue Reading

2

Futbolcu mu Olmak İstersin CEO mu?

futbolcu-mu-ceo-mu

Ülkenin yoğun gündemine karşılık hazır 2014 Dünya Kupası da başlamışken çok sevdiğimiz futbolu ve öne çıkacak futbolcuları konuşmaya başlar olduk. Gelin hep birlikte futbola bir meslek olarak bakalım ve şu an yaptığımız işler arasında bağlantılar kurmaya çalışalım. Sevdiğimiz işi mi yapıyoruz bunu biraz sorgulayalım.

Üniversiteden mezun olurken “Sevdiğin bir işi meslek edinirsen hayatında bir gün dahi çalışmış olmazsın.” sözü beni epey  düşündürmüştü. İlkokuldan itibaren aslında birçok seçim bize bırakılmıyor. Bir sistem kurulmuş, başarının tanımı yapılmış ve buna göre ilerliyoruz. Örnek olarak bizim eğitim sistemimize göre biliyoruz ki herkes Matematik dersinde başarılı olmalı, müzik ya da resim dersinde başarılı olmanın çok önemi yok. Zaten çoğu aile de çocuklarına “Doktor ol! Müzik ya da resimle hobi olarak yine uğraşırsın.” yorumunu hatta dayatmasını yapıyor. Ben de ilkokula gittiğim yaşlarda bir futbol kulübüne yazılmak istemiştim; ancak hem derslerimi aksatabileceğim düşüncesiyle hem de yeterli maddi imkanın olmaması sebebiyle bunu gerçekleştirememiştim. Doktorluğa da hiç ilgi duymayınca, abimin meslek lisesinde bilgisayar bölümünü okuduğundan olsa gerek “Ben Bilgisayar Mühendisi olmak istiyorum.” demeye başladım ve sonuçta bu bölümü bitirdim. Biliyordum ki birçok kişi yaptığı işten zevk almıyor ya da bir şekilde mutsuzlardı. Bir yandan “sevdiğin işi yapmak” sözü de aklımdan çıkmıyordu. Bu karmaşık duygularla mühendisliği bitirmiş oldum.

“Choose a job you love, and you will never have to work a day in your life.” -Confucius

Continue Reading

0

YGA Lider Yetiştirme Programı

yga-lyp-1

Bu aralar bana dinlenmek yok sanırım, sürekli bir hareket halindeyim 🙂 Hafta içi iş, Cumartesi yüksek lisans, Pazar YGA (Young Guru Academy) ODP seansları. Tüm günüm dolu anlayacağınız, arada kendime ayırmaya çalıştığım boşluklar yaratma çabası var bir de. Hayır şikayet etmeyeceğim bu durumdan, çünkü hepsini severek yapıyorum, her ne kadar yorucu bir tempo olsa da 🙂

Yine bir Pazar sabahıydı ve büyük bir istekle düştük yollara 🙂 Bugün Özyeğin Üniversitesi’nde YGA’ya gönül veren arkadaşlarımızla ve Hayal Ortakları ile Lider Yetiştirme Programının ilkini gerçekleştirdik. YGA’yı anlattığım birçok kişiden “Sana ne faydası olacak? Lider mi olacaksınız?” gibi sorularla karşılaşıyorum. BGP’nin adının LYP olarak değiştirilmesiyle “Lider mi olacaksınız?” sorusunu ben de kendime sorar olduğumu farkettim. Bugün bu sorulara cevaplar bulma fırsatı yakaladık. Mesele lider olmak değil aslında, çünkü hiyerarşiyi kaldıran bir yapıdan bahsediyoruz YGA’da. Herkes birer gönüllü, hepsi en iyisi olsun istiyor.

Yapmaya çalıştığımız küçük şeylerin biz farkına varmasak da kartopu misali zamanla büyüyerek küçük yaştaki insanlara nasıl dokunduğumuzu sorgulama ve sonuçlarını kavrama şansı yakaladık bugün. ODP ile bir anda yüzmeyi yeni öğrenmeye çalışan bir bebeğin karşılaştığı zorluklarla karşılaştığımızı, sahada öğrenerek bu zorlukları aştığımızı konuştuk. Tüm bunları yaparken liderliğe bir adım daha yaklaştığımızı anladık. Buradaki liderlikten kasıt bir şirketin CEO’su olmak değil aslında. Amaç başkalarının hayallerini dinleyip kimi zaman onları cesaretlendirmek, onlara yol göstermek ve tüm bunları yaparken zamanla kendimizi geliştirmek, kendi içimizdeki dönüşüme ayak uydurmak, YGA’dan öncesi ve sonrası diyerek kendimizdeki ve dokunduğumuz kişilerdeki değişimleri görebilmek. Belki de en önemlisi ortaokul çağındaki kardeşlerimizin düşüncelerine ‘yanlış’ dememek, onların cesaretini kırmamak, yeri geldiğinde hayal güçlerinden beslenebilmeyi bilmek. Onları düşünceleri ile özgür bıraktığımızda neler yapabileceklerini izlemek, bazen kendimize bu özgürlük fırsatını tanımaktan nasıl da kaçmış olduğumuzu farkedip bir şeyleri değiştirebilmek, kendimize hatalar yapabilme lüksü tanımak ve bu hatalar sonucunda yapmayı istediğimiz şeylerden vazgeçmeden dersler çıkararak ilerlemek, başarının düz bir çizgi değil de kimi zaman başarı ve başarısızlık arasında dalgalanan bir grafik olduğunu gözlemleyip buna göre hareket etmek; seanslar sırasında yaşanan en ufak bir soruna bile çözüm yöntemi aramanın bizi geliştirdiği bilincine varmak mesele.

Continue Reading

0

Bazen Aşk Var

kucuk-ask

Düşünceleri yazarak anlatmayı seçmek bazen daha kolay, daha tutarlı ama belki de bazen daha etkisiz. Ağızdan çıkan bir sözü o an dinlemekle belki de buradan okumak aynı duyguyu vermeyecek. Yine de her ne yapıyorsak, nasıl anlatıyorsak belki de öteki yolu seçmediğimizden ya da seçemediğimizden.

Bloglar insanların eskiden küçücükken tuttukları günlükleri gibi aslında. Bugün neler yaşandı, neler hissedildi, neler öğrenildi paylaşmak istiyor insan ve her yazıdan sonra daha çok yazası geliyor. Bu yazıda biraz daha teknik konulardan uzaklaşmak, iç dünyalara yolculuk yapmak istiyorum. Çünkü öğrendiklerimiz sadece yaptığımız işlerle sınırlı değil. Bir hayat var bazen farkında olmadan akıp giden, o anı tekrar yaşayamayacağımız, belki de bir daha hiçbir zaman geriye saramayacağımız anlar var. Bu zaman dilimlerinde akıllardan geçenler, sizin kontrolünüzde olan ya da olmayan olaylar var bir de, kimi zaman “Keşke” dedirten kimi zaman da “İyi ki” dedirten. Kim bilir bu yazı da belki bir yıl sonra dönüp tekrar okuduğumda bana bunlardan birini dedirtecek bir yazı olacak.

İlkokulda bir öğretmenim “Yaptığın işi aşkla yapmalısın yoksa başarılı olamazsın. Başarı her şey değil, daha önemlisi mutlu olmak için aşkla yaşamalısın.” derdi. Bu söz aklımda çıkmadı, sevdiğim şeyleri mümkün olduğunca daha çok yapmaya çalıştım. Her yeni günde gördük ki yaşam sadece işten ibaret değil, bir de ilişkiler var. Hayat olmadık zamanda birini çıkarabilir karşınıza, belki de hiç hazır olmadığınızı düşündüğünüz bir anda. O varken vücut da farklı tepkiler vermeye başlar. Kalbin hızlı atmaya başlayabilir, yüzün kızarabilir ya da bunlar olmasa bile olur olmaz zamanlarda aklına gelmeye başlayabilir örneğin. Sonra sorgulamaya, “Acaba” ile başlayan sorular sormaya başlarsın kendine. Cevapların bazıları sendedir ama ne kadarının cevabını içtenlikle verebilirsin orası belirsizleşir. Okula ya da eskiden ayaklarının geri geri gittiği o iş yerine gelme sebebin artık onu görmek olabilir örneğin, o yoksa gözlerin bir arayış içerisinde olmaya başlayabilir.

Continue Reading

0

YGA 2013 Zirvesi için Son Başvuru Tarihi 8 Kasım

YGA Zirvesi 2013

YGA’ya 2011 yılında yaptığım ilk başvuruda seçilememiş ancak bir sonraki yıl için yaptığım başvuru sonucunda zirveye katılma hakkı kazanmış ve ardından mülakatlara çağrılmıştım. Mülakatların ardından YGA Gönüllüsü olarak ODP (Oku Düşün Paylaş) seanslarında moderatör olarak görev almaya başladım.

2012 YGA Zirvesi’nde birçok önemli yöneticiyi dinleme fırsatı bulmuştum. Çok heyecanlandığım ve başvurduğum için çok mutlu olduğum bir zirve olmuştu. Zirvede en çok etkilendiğim isimler ise engel tanımayan Kerim ve Selim Altınok kardeşler olmuştu. “Engelleri Aşan İki Kardeşin Muhteşem Takım Çalışması” blog yazımda bu deneyimi aktarmıştım. Bu yıl da yazının başındaki resimden göreceğiniz üzere önemli katılımcılar olacak zirvede. Deneyimlerini ve neden YGA’nın bir parçası olduklarını anlatacaklar.

Zirveye başvurmadan önce YGA ile ilgili bilgileri internetten araştırmaya çalışmıştım. Çok sayıda olumlu ve olumsuz yorumlarla karşılaştım. Olumsuz yorumların daha çok YGA’ya dahil olmamış ya da olamamış kişilerden geldiğini gözlemledim. Birçok kişi başvuru sırasında alınan ücreti eleştiriyordu ancak toplanan bu paraların ne amaçla kullanıldığı zaten başvuru yapan adaylar ile paylaşılıyor. Zirve İstanbul’da yapılıyor olsa da çok sayıda gönüllü şehir dışından geliyor, toplanan bağışlar da ulaşım ve yiyecek giderleri için harcanıyor. Başvuru yapıp yapmamak konusunda da özgürüz.

YGA (Young Guru Academy) resmi internet sayfasında Hakkımızda sayfasında Vizyonunu şu şekilde açıklıyor:

YGA’nın hayali yaratıcı, yenilikçi sosyal sorumlu liderleri keşfetmek ve yetiştirmektir.
YGA’nın vizyonu ise yarının liderlerini derinleştirmek, zenginleştirmek ve ilhamlandırmak ve onların sosyal yenilikçi potansiyellerini açığa çıkarmak için katalizör olarak hizmet etmektir.

Gönüllü olarak yaptığım görevle, YGA’nın Vizyonunun örtüştüğünü çok rahat söyleyebilirim. İlkokul öğrencileri ile gerçekleştirdiğimiz seanslarda çocuklardaki ve kendinizdeki isteği ve her yeni seansta değişimi farketmeniz gurur verici oluyor. Zamanla çocuklarla o kadar kaynaşıyorsunuz ki onların hayatına dokunmak, sizi sevdiklerini, söylediklerinizi ve yaptıklarınızı önemsediklerini bilmeniz çok önemli bir hal alıyor. ODP sırasında yorumlamalarını istediğiniz bir cümleden ya da hikayeden daha önce çıkarmadığınız sonuçlar ile karşılaşabiliyor, hayal güçlerinin sınırları olmadığını tekrar tekrar görebiliyorsunuz. En keyifli anlar ise seansın sonuna doğru ekipçe oynadığımız oyunlarda ya da çalışmalarda yaşanıyor.

Continue Reading

1

MBA ile Yeniden Öğrencilik Başlar

MBA

2011 yılında Bilgisayar Mühendisliğinden mezun olduktan sonra profesyonel olarak iş hayatına başladım ve artık projeler arasında koşturmaktan zaman daha hızlı geçiyor gibi gelmeye başladı. Mezuniyetin ardından Turkcell benim için çok çok büyük deneyimler elde ettiğim bir okul gibi oldu. Üniversitede aklımda sadece Yazılım Mühendisliği varken aldığım eğitimler ve tanıştığım kişiler sonucu kariyer anlamında geleceğe dair düşüncelerim de değişmeye başladı.

Mühendislik mezuniyetimin ardından 2 (iki) yıl geçti ve Ekim 2013 itibari ile Bahçeşehir Üniversitesi’nde MBA (Master of Business Administration; İşletme Yönetimi Yüksek Lisansı) programına başladım. Mezuniyetin hemen ardından değil de iş hayatında en az 2 (iki) yıllık deneyimin ardından bu programa başlamış olmam konusunda hem okuldaki öğretim görevlilerinden hem de birçok tanıdığımdan olumlu dönüşler aldım. 4 Ekim itibari ile dersler başladı ve anlatılanları iş hayatında uygulama fırsatı yakalamış olmam benim için bir avantaj olacaktır diye düşünüyorum.

Öğrenim hayatıma çok uzun ara vermiş sayılmasam da yeniden ders çalışmaya başlamak -özellikle bir yandan çalışıyorken- biraz zor geliyor açıkçası. Aslında bu zorluk sınavlardan kaynaklanıyor diyebilirim 🙂 İşin ucunda sınav olmadığında kendimi daha rahat ve öğrenmeye daha hevesli hissediyorum, sanki daha da kolay öğreniyormuşum gibi geliyor. Belki sizin için de öyledir 🙂 Ancak aşağıdaki resmi görünce (MBA – NBA) düşünüyorum da sonuçta skor önemli oluyor. Ne diyelim, I love this game! 🙂

Continue Reading

0

Çocuklar Ekrancı Olarak Büyüyor

cocuklar-ekranci-olarak-buyuyor

Mobil kullanımın hızla arttığını, günlük yaşantımızda değişiklikler yarattığını büyük çoğunluğumuz yaşayarak deneyimliyoruz. Cihazların çeşitliliği ve sayısı arttıkça daha fazla sayıda tüketiciye ulaşıyor ve küçük çocuklar için bile birer oyuncak haline geliyor.

Büyüklerimizden zaman zaman “Bizim zamanımızda televizyon bile yoktu.” gibi cümleler duyarız. 2000’li yılların başına kadar bizler için de bugüne kıyasla bilgisayarlar az bulunan lüks cihazlardı. Zamanla işler değişti, benim ve tanıdığım birçok insanın oyun oynama isteği ile tanıştığı bilgisayarlar, internetin yaygınlaşması ile de çevremizi sarmaya başladı, zaman ayırdığımız şeylerin başında gelmeye başladı. Derken ilerleyen zamanlarda telefonlar da akıllanmaya başladı, mobil cihaz devrimini yaşamaya başlar olduk. Çocuklar Duymasın’da oğlu Havuç’a belli bir yaşa gelmeden telefon almayacağını söyleyen babayı izlerken bebeklere oyuncak niyetine mobil cihazlar vermeye başlar olduk.

Continue Reading