1

Eğitimde Iraksak Düşünme ile Yaratıcılığı Artırma

egitim-sisteminde-yaraticilik-testler
Yakınsak Düşünme
yi yalnız ve tek bir doğruya bağlı, yoruma gerek bırakmayan, herkesin aynı cevabı doğru kabul ettiği düşünme yöntemi olarak tanımlayabiliriz. Yakınsak düşünme aynı zamanda İçe Doğru Düşünme olarak da adlandırılır.

Iraksak Düşünmeyi ise tek doğrunun olmadığı, yoruma dayalı olabilen, hayal gücünün de kullanılabileceği,  var olan bilgiye dayanılarak değişik yanıtların üretilmesinin sağlanabileceği düşünme yöntemi olarak tanımlayabiliriz. Iraksak Düşünme aynı zamanda Dışa Doğru Düşünme olarak da adlandırılır.

Çoktan seçmeli ve yanıtın sadece bir seçenekte olduğu testlerle okul hayatımızda sıkça karşılaşıyoruz. Sorular birkaç yorum sorusunun dışında genelde yakınsak düşünmenin temelinde olan sabit doğrulara dayanıyor. Örnek olarak Tarih bölümünde bir Padişahın adının ya da bir olayın gerçekleşme tarihinin sorulması, Matematik’te denklemin çözülerek genelde x diye nitelediğimiz bilinmeyenin bulunması ve cevap kağıdında işaretlemenin yapılması. Bu testlerde iyi puan alamayanlar ise genelde başarısız olarak nitelendirilirler. Sokrates’in de hayatlarında kullanmayacakları bir Matematik yerine, insanlara ahlak felsefenin öğretilebileceğini, aslında insanlara soru sorma yetisinin kazandırılmasını hedeflediği söylenmektedir.

Albert Einstein: “Aslında herkes dahi olabilir; ancak bir balığın yeteneğini ağaca çıkması ile ölçerseniz hayatı boyunca kendisinin aptal olduğunu düşünecektir.”

Yakınsak ve Iraksak Düşünmeyi ayırmak adına şu basit soruları ele alabiliriz. Okulda öğretmenin öğrencilere “Sınıfımızın mevcudu kaç?” diye sormasının tek cevabı olacaktır, tüm öğrencilerin de aynı cevabı vermesi beklenecektir. Soruyu “Sınıfımızın mevcudu daha az / daha çok olsaydı dersleri işleyiş şeklimizi nasıl şekillendirebilirdik, neleri değiştirebilirdik?” gibi bir sorunun ise tek doğru cevabı olmayacak, öğrencilerden farklı cevaplar gelecektir. Öğrencilere ilk insanların dumanla haberleştiklerini anlatmak yerine son yıllarda sık kullanılan Facebook gibi uygulamalarla bu iletişimi karşılaştırmalarını, ne tür benzerlikler ve farklılıklar olabileceğini yorumlamalarını istemek Iraksak Düşünmeye bir örnek olacaktır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetmeseydi Osmanlı İmparatorluğu ve dünya nasıl bir gelişme izlerdi gibi sorular, kompozisyon konusu olarak bir hikayenin giriş kısmının verilip gelişme ve sonuç bölümlerini öğrencilerin tamamlamalarını istemek yine öğrencilerin hayal güçlerini kullanabilmelerine zemin hazırlayacak, yaratıcılıklarını artırabilecek örneklerdir.

Küçükken soru sormak bizim için bir alışkanlık iken zamanla soru sormayı bırakır hatta soru soranları zaman zaman garipseriz. Aslında çocuklar için de yetişkinler için de öğrenmenin temelinde soru sormak yatar. Büyüdükçe soru sormak zorlaşabilir, başkalarının bizim hakkımızda “Bunu nasıl bilmiyor?” diye düşünmelerini istemediğimizden sormaktan çekinebiliriz. Oysa sorular belki de bizi yeni sorulara götürecek, cevaplar bulunmaya çalışılırken bilinçli ya da tesadüfen yeni şeyler keşfedecek, insanlara “Bunu daha önce nasıl düşünemedim?” dedirtecek fikirler sunacağız.

Okullarda deney yapma gereği bile duyulmazken, ders içerikleri ezberlettirilir ancak yorumlatılmazken eğitimde yaratıcılığın artırılmasını beklemek, yorum kabiliyeti gelişmiş bireyler yetiştirmek çok da mümkün olmayacaktır diye düşünüyorum. İlkokulda bile bir öğretmenin soru sorma tekniğini değiştirmesi öğrencilerde büyük değişiklikler yaratabilir. Öğretmenin kırmızı kalemi göstererek “Bu kalemin rengi nedir?” diye sorması yerine “Kırmızı renkte olabilecek nesnelere örnek verin.” demesi verilecek cevapların çeşitliliğini artıracak, bazı cevaplar diğer öğrencilerin zihninde etkileşimler yaratacaktır. Bu soruya elma, ateş gibi klasik cevaplar verilebilirken “burun” cevabı bile gelebilir (soğuktan buz tutmuş, kızarmış bir burun) ya da utançtan kızarmış bir surat. Bu tür ufak oyunlarla büyük gelişmeler kaydedilebilir.

Teknolojinin eğitim sisteminde yeterli kullanılamaması mesleklerin tanınmaması yönünde de bir handikap oluşturabilir. Örneğin meslek lisesini seçen bir öğrenci bilgisayar yazılım ve donanımı ile tanışabilirken Bilgisayar Mühendisliği öğrenimine başlayan bir kişi belki de ilk defa üniversitede bu meslekle tanışacak, kendisine uygun olup olmadığını daha önce yorumlama fırsatı bulamamış olacak. Farklı alanları sevdirebilmek ve tanıtabilmek adına mesleklerin tanıtıldığı bir ders saati de eklenebilir. Teknoloji derslerinde XBOX gibi oyun konsolları tanıtılarak zevkli ve yaratıcılıklarını kullanabilecekleri alanların olduğu gösterilebilir.

Yaratıcılığın artırılmasında karikatürlerin de büyük önem taşıyabileceğini düşünüyorum. Uzun uzun anlatabileceğimiz ifadeleri karikatürler bir çırpıda insanlara sunmakta ve kimi zaman bizleri hayran bırakmaktadır. Klasik ders müfredatlarının yerine en azından haftada 1 (bir) saat bile olsa böyle bir derse yer verilmesi, örnek karikatürlerin paylaşılarak “Siz sonucu nasıl bağlardınız?” şeklindeki sorular ile öğrencilerin yorumlarını istemek herkese çok şey katacak, belki de zamanla öğrencilerin zamanla yaratıcılık konusunda geliştikleri gözlemlenecektir.

Eğitimin içeriği yerine kıyafeti tartışmamız, teknoloji derslerini azaltmamız, ezberci sistem uygulamamız bize katkı sağlamayacaktır. Eğitim sisteminde Iraksak Düşünmeyi nasıl kullanabiliriz bunların yöntemini aramamız, uygulamaya geçirmemiz gerekir.

Eğitim sisteminin ezbere dayalı olması, ıraksak düşünme yerine yakınsak düşünmenin uygulanıyor olması nedeniyle eğitim sistemi çoğumuz tarafından eleştirilmektedir. Sir Ken Robinson’ın School Kills Creativity TED konuşması da bu tür eleştirileri destekler niteliktedir.

Bu konu ile ilgili düşüncelerinizi merak ediyorum. Sizler de görüşlerinizi yorum olarak iletebilirsiniz 🙂

Volkan Sel

Merhaba, Bilişim sektöründe Analist olarak çalışıyorum, aynı zamanda blog yazarıyım. Mobil Uygulamalar, Oyun Tarihi ve Oyun Türleri, Mobil Cihazlar, Dijital Pazarlama, Usability gibi konular ile ilgilenmekteyim.

One Comment

Bir Cevap Yazın